HARUN ARAS
  ÜLKÜCE
 

Türk Kimdir?

Şimdiye kadar millet’in umumî bir tarifi yapılmamıştır. İçtimaiyat alimleri bu hususta bir şeyler gevelemişlerse de “içtimaiyat”ın ilim olduğunu iddia etmelerine rağmen ilmî bir millet tarifi yapamamışlardır. Bunun sebebi her milletin başka türlü olması ve bundan dolayı başka bir tarife muhtaç bulunmasıdır.

Almanlar milliyette ırkı temel sayıyorlarsa bunun sebebi bir Cermen ırkının var olması ve Alman milletinin kuruluşunda esas rolün Cermen ırkında bulunmasıdır. Fransızlar milliyetlerini inkar ediyorlarsa bu, onların başlangıcı bir tek ırka dayanmadığı içindir.

 Devamını oku...

TÜRKLER HANGİ IRKTANDIR?
 


Son zamanlarda bazı gazete ve mecmualarda, Türklerin mensup olduğu ırk hakkında bazı yazılar çıktı. Bunların hülâsası şudur:

“Türkler Sarı Moğol ırkından değil, beyaz aryanî ırkındandır.”

İlim yolu ile söylenmek istenen ve fakat objektif esaslara istinat etmiyen bu hükümler hakkında düşündüklerimizi ve bugün bilinen şeyleri söylemek istiyoruz:

1- Bugün insan zümreleri artık renklere göre değil, dillere göre tasnif olunuyor. Eskiden beyaz ırk namı altında toplanan Aryanilerle Samilerin birbirinden çok uzak olduğu, keza eskiden sarı ırktan sayılan Türk ve Moğollarla Çinlilerin hiçbir ırkî yakınlığı olmadığı artık bugün herkes tarafından kabul edilmiştir.

 Devamını oku...

Türk Tarihi'ne bakışımız nasıl olmalıdır?

XV. Yüzyılda, bizde, belirli bir tarih görüşü vardı: Türk tarihinin en eski çağları olarak Oğuz Han destanından bahsolunur, sonra pek kısa bir Selçuk tarihi anlatılarak Osmanlılara geçilirdi. Böylece eski tarihçiler, Osmanlıları daha mühim ve üstün tutmakla beraber, Türk tarihini bir bütün halinde gözden geçirirlerdi.

Fakat bu tarih görüşü köklenmeden baltalandı. Hele, Hoca Sadeddin gibi bir müverrihin, eserine doğrudan doğruya Osmanlılarla başlamasından sonra, bizim için Türk tarihi sadece "Osmanlı tarihi" olarak kaldı. Ve daha önceki Türklerden, az veya çok, yabancı milletler gibi bahsedilmeye başlandı.

Devamını oku...

TÜRK BİRLİĞİ

Dünya bilsin, cihan işitsin ki!... Bu dünya ne kadar karanlık, ufuklar ne kadar bulutlu ve şimşekli olursa olsun, biz bir ot gibi sararıp solarak dağılıp gitmeyeceğiz. Üstünde bulunduğumuz dünya, bir gün olup her hangi bir fiziki nedenle darmadağın olsa da,biz yine de bunca kültür ve uygarlık anıtlarımızla başka alemlerin üstünde ebediyen var olacağız. Kainatta tuttuğumuz yerin, buyurma yeri olduğu hakkındaki şu gök gürültüsündeki uyarıyı, taa ezelden dinlemiş ve at üstünde ayağa kalkarak bütün yeryüzüne kalk borusu çalmış bir ırkın devamıyız.

 Devamını oku...

TURAN NEDİR?

Türkçülük ile Turancılığın ayırımlarını anlamak için Türk ve Turan topluluklarının sınırlarını belirlemek gerekir. Türk, bir milletin adıdır. Millet kendine özgü bir kültürü olan bir topluluk demektir. Öyleyse Türk'ün yalnız bir dili, bir kültürü olabilir.

Oysa Türk'ün kimi kolları, Anadolu Türkleri'nden ayrı bir dil, ayrı bir kültür yaratmaya çalışıyorlar. Diğer Türk illeri birer ayrı dil, ayrı edebiyat ve ayrı kültür oluşturmaya çalışırlarsa, Türk Milleti'nin sınırları daha daralmış olur.
 
 Devamını oku...

TÜRK DÜNYASI'NIN YERİ
Mihail Gorbaçov’un iktidara gelmesi ile başlayan ve Ağustos 1991 darbesinden bir az sonra Yeltsin, Kravçuk ve Şuşkeviç’in imzaladıkları bir bildiri ile sona eren süreç içerisinde resmen dağılan Sovyetler Birliği, Türk diplomasi hayatına yeni bir takım terimlerin de girmesine sebep oldu. Bu terimlerden birisi, TÜRK DÜNYASI terimidir. Türk Dünyası neresidir? Bu bölgede hangi bağımsız, hangi otonom devletler vardır? Hangi halklar bölgede yaşamaktadır?

 Devamını oku...


 TÜRK DÜNYASI'NIN ÖNEMİ


Türk Dünyası dediğimiz bölge, ekonomik ve stratejik açıdan, bütün dünyanın ilgisini çekebilecek derecede büyük bir önem arzetmektedir. 1989 yılından itibaren, bölgeyle ilgilenen gelişmiş ülkeler, bilhassa ABD, İngiltere, Hollanda, Almanya, Japonya, Güney Kore, İsrail, Türkiye, İran bölgenin ekonomik ihtiyaçları ve stratejik zenginliklerinden pay kapmak istemektedirler. Biz, Orta Asya’yı TÜRK DÜNYASI’nın bir parçası olarak görmekteyiz. Diğer parçalara da şöyle bir bakarsak; bölge yeraltı ve yerüstü kaynakları bakımından oldukça zengindir. Azerbeyacan petrol rezervlerinin 510 milyon ton, Tataristan’ın 450 milyon ton, Kazakistan’ın 1.500 milyon ton, Tümen bölgesinin 750 milyon ton olduğu gözönüne alınırsa, bölgenin cazibesinin boyutları kendiliğinde ortaya çıkar. Petrolün dışında stratejik önemi olan uranyum, volfram, yakut, elmas, altın, doğalgaz yatakları bakımından da oldukça zengin olan bölgede, her türlü sebze, meyva ve endüstri ürünleri tarımı yapılmakta, büyükbaş ve küçükbaş hayvan ile kümes hayvanları üretimi de dünya standartlarının üstüne çıkmaktadır.

 Devamını oku...


TÜRK DÜNYASI'NDA MİLLİYETÇİLİK HAREKETLERİ

Ruslar’ın, Çar İvan Grozni’den başlayan ve I.Petro döneminde sistemleştirilen bir politikaları vardır. Bu politika “Sıcak denizlere inmek” şeklinde özetlenebilir. Yayılmacı bir politikadır. Çar İvan Grozni’nin, Batıya ve Güneye doğru yayılması, o günün şartları altında mümkün değildi. Batısında ve güneyinde devrin en güçlü devleti Osmanlı İmparatorluğu vardı. Bu büyük gücün varlığı İvan Grozni’yi doğuya yönelmeye mecbur etti. Doğuya giderken takip edebileceği iki yol vardı. Hazar Denizinin güneyine inerek, İran üzerinden Orta Asya’ya ulaşmak yahut Hazar Denizinin kuzeyinden İdil (Volga) boyunu takip ederek Orta Asya’ya ulaşmak. Birinci yolda İran gibi güçlü bir devletin olması, ikinci yolun tercih edilmesine sebeb oldu. Ve Ruslar bu yoldan hareket ederek, 1551’de Çuvaşistan’ı, 1552’de Tataristan’ı işgal ettiler. Daha sonraları Sibirya üzerinden Orta Asya’ya indiler. 1800’lü yıllarda artık Orta Asya’nın işgali için bir engel kalmamıştı. Dağıstan’da Şeyh Şamil direnişinin kırılması ile boş kalan ordularını Orta Asya’ya yolladılar. Yedi Sular Bölgesinden Kırgızistan’a girerek kısa zamanda Orta Asya’yı ve son direnç noktaları olan Hivye, Hokand ve Buhara Hanlıklarını işgal ettiler.

 Devamını oku...

TÜRKLERİN ERGENEKON'DAN ÇIKIŞI

Ergenekon Destan'ı, Türkler'in yüzyıllarca çift sürerek, av avlayarak, maden işleyerek yaşayıp çoğaldıkları etrafı aşılmaz dağlarla çevrili kutsal toprakların öyküsüdür. Ergenekon Destanı'nın önemli bir çizgisi, Türkler'in demircilik geleneğidir. Maden işlemek, demirden ve en iyi çelikten silahlar yapmak, Eski Türkler'in doğal sanatı ve övüncü idi. Ergenekon Destanı'nda Türkler, demirden bir dağı eritmiş ve bunu yapan kahramanlarını da ölümsüzleştirmişlerdir. Ergenekon Destanı ilk kez, Cengiz Han'ın kurmuş olduğu Türk-Moğol Devleti'nin tarihçisi Reşideddin tarafından saptanmıştır. Reşideddin, ''Câmi üt-Tevârih'' adlı eserinde Ergenekon Destanı ile ilgili geniş bilgiler vermektedir. Fakat Reşideddin, -yukarıda da değinildiği gibi- bir Türk destanı olan Ergenekon Destanı'nı moğollaştırmıştır (Ergenekon Destanı'nın nasıl moğollaştırıldığı hakkında Prof.Dr.Bahaeddin Ögel'in, Türk Mitolojisi [1.cilt, 59-71. sayfalar] adlı yapıtında geniş bilgiler vardır).

Devamını oku...

KIZILELMA

Bir milletin yürütücü kuvvetine “ülkü” denir. Toplumlardaki kişileri birbirine bağlayan nesne, sadece kök birliği, çıkar ve ihtiyaç değil, bunlarla birlikte ve aynı zamanda ülküdür.

Ülküsüz topluluk yerinde sayan, ülkülü topluluk yürüyen bir yığındır. Sözlük anlamı “and” ve “uzak hedef” demek olan “ülkü”, topluluğu aynı yolda yürüten bir kuvvettir ki, bu uğurda insanlar birbirlerine karşı içten sözleşmiş gibidirler.

Ülkü, ilkönce, insanların gönüllerinde, gönüllerinin derinliğinde, şuuraltında, hayallerinde doğar ve kendini önce destanlarda gösterir. Sonra şuura geçer, büyük kılavuzlar tarafından açıklanır. Daha sonra da büyük kahramanlar, onu gerçekleştirmek için büyük hamleler yapar. Bu hamle sırasında da ülkülü millet, kahramanlar ardından gönül isteği ile koşar. Bütün bu uğraşmalar arasında da millet yürür; önce manen, sonra maddeten ilerler, olgunlaşır, erginleşir.

 Devamını oku...

 
 
   
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol